27.11.2014 Tarihinde, Milliyet gazetesinde çıkan röportajım.
Milliyet gazetesinden okumak isterseniz tıklayınız.
Kanser olmak değil, kanser olmamak şaşırtıcı
“Kanser olmak değil olmamak şaşırtıcı” Bu açıklamalar sizi çok şaşırtacak. Peki, ne yapmalı?
Bir tanıdığımızın ‘kanser’ haberini aldığımızda ilk duygumuz korkuyla karışık acıma oluyor. Başımıza gelebileceğinden dolayı korkuyoruz, direkt ölümü çağrıştırdığı için de üzülüyor ve acıyoruz. Aslında bu hissiyatımızda pek de haksız değiliz, gazetelerden okuduğumuz haberler , televizyonlarda izlediğimiz uzmanların açıklamaları ya da internette kanser yazdığımızda karşımıza çıkan tablo gerçekten de büyük korku yaratıyor.
Peki ne oldu da kanser hortladı? Gerçekten de durum bu kadar korkutucu mu? Konuyla ilgili kapısını çaldığımız Acıbadem Hastanesi Onkoloji uzmanı Doç. Dr. Okan Kuzhan’la sohbetimizde tabularımızı derinden sarsacak bilgiler edindik. Bir kez kanser öyle hemen öldürmüyor. Artık tedavi edilebiliyor, tüm kanser türlerinin 3’te 1’i tam iyileştiriliyor. Metastazlı kanser vakalarında bile ömür çok ciddi oranda uzatılıyor. Bir iyi haber daha… Kansere bağlı ölüm oranlarında Türkiye, Avrupa istatistiklerini yakaladı.
İlginç de bir not düşelim. Meğer ‘neden kanser olduğumuza değil neden olmadığımıza şaşırmak gerekirmiş’ Neden mi?
İşte merak ettiğiniz tüm sorular ve Doç. Dr. Okan Kuzhan’ın yanıtları…-Kanser o kadar hayatımızdaki, kendimiz değilsek bile etrafımızda bu hastalığa yakalanan biri var mutlaka. Ne dersiniz kanser hortladı mı?
Bir hocamız ‘koruyucu hekimliğin amacı herkesin kanserden ölmesini sağlamak’ derdi. Kanserli insanların sayısı artıyor. Birinci nedeni nüfus artıyor, ikinci nedeni tanı oranımız artıyor. Eskiden bir çok kişinin ölüm nedeni bilinmezdi, artık bunların adı konuluyor. Sonra toplum yaşlanınca kanserlerin görülmesi için gereken süre artıyor. Çoğu kanserler yaşlılık kanserleri. Dolayısıyla insanlar artık kanser olabilecek kadar uzun yaşıyor. Bir toplumda trafik kazalarına bağlı ölümler, kalp hastalıklarına bağlı ölümler, anne- bebek ölümleri azalırsa görece olarak kanser birinci plana çıkar. Bu tabloya yani kanserin birinci sıraya çıkmasına diğer alanlarındaki başarılar gözüyle de bakabilirisiniz. Hiçbiriyle yetinmeyip kanser artık hortladı gözüyle de bakabilirsiniz. Ben ikincisinin daha doğru olduğunu düşünüyorum, veriler öyle gösteriyor.
KANSER VAKALARININ 3’TE 1’İ İYİLEŞTİRİLİYOR
-Türkiye’de kanserden ölüm oranı nedir?
Kansere bağlı ölüm oranları azalıyor. Türkiye artık bu oranda Avrupa istatistiklerini yakalamaya başladı. Genel olarak bakıldığında tüm kanser olguların 3’te 1’i tamamen iyileştiriliyor yani tam şifa oluyor.
-Bu kanser türleri nelerdir?
Erken tanı konulan meme kanseri, testis ve yumurtalık kanserleri. Bunlar erken dönemlerinde ameliyat ve koruyucu tedavilerle tam şifa oluyorlar.
-Erken teşhis her kanser türünde ya da her hastada mümkün değil. Hastanın bunun farkına varması mümkün olmayabiliyor değil mi?
Erken teşhis olmayan, geç tanı konan hastalarda da çok belirgin başarılar var. Bugün metastazlı, yaygın olduğu halde tam şifa olabilen kanserler var. Eskiden tüm bu kanserlerde ölüm kaçınılmazken bu kanserlerin birçoğunda tam şifa yakalandı ve ömür çok büyük şekilde uzadı.
– Peki riskli kanserler hangileridir?
Küçük hücreli akciğer kanseri, pankreas kanseri, metastaz yapmış karaciğer kanseri. Buradaki tedavilerde başarılılar çok iyi değil, ama hastaların ömrü aylarca uzatılabildi. Bunlarda çalışmaya devam ediliyor.
-Türkiye’de en sık görülen kanser türleri hangileri?
Türkiye’de genelde en sık görülen kanser türleri; meme, akciğer, kolon ve prostat. Bu kanser türlerinde tam şifa sağlandı, kronik hastalık formuna bile dönüştürüldü.
Kanser türleri ve iyileşme oranları
-Tablo bu kadar sevindiriciyken neden bu kadar korku peki?
Kanser olgularının bu kadar fazla olmasının nedenlerinden bir tanesi de kanser tedavilerin başarılı olmasıdır. İleri evre kanserlerde bile yaşam bu kadar uzadığı zaman o toplumda kanserle yaşayan insan sayısı artar. Bu kanser korkusunu da tetikler bir anlamda. Bugün hiç kimse diyabetle yaşayan insanların sayısı şu kadar milyon, yüksek tansiyonla yaşayan insanların sayısı bu kadar milyon, ne kadar sık bir hastalık diye panik yapmıyor. Ama kanserde böyle bir panik var.
KANSERİ BİLMEDİĞİMİZ İÇİN KORKUYORUZ
Korku çevrenin tetiklemesiyle oluşuyor. Bu korkuyu bazen uzmanlar da tetikliyor. Toplum olarak korkunun bir eğitim yöntemi olduğuna inandırılmışız. Doktorlarımızın çoğu da buna dahil. 460 kişinin katıldığı bir anketle kanser korkusunu ölçtük. Ankete katılanların yüzde 20 kadarı hep kanser korkusuyla yaşıyor, korkmayanın oranı yüzde 12. Bunun dışındaki grupların da yüzde 80’inde ciddi bir kanser korkusu olduğunu görüyoruz. Yakınları kanser olanlarda, gelir düzeyi düşük olanlarda, doktorlardan ziyade internet ve gazetelerden bilgilenenlerde kanser korkusu daha fazla.
Kanser korkusu, sanıldığı gibi insanlarda kanserle savaşta onlara güç vermiyor, tam tersine tıbbın çaresiz kaldığını düşünüp bilim dışı yöntemlere kaymasına neden oluyor. Kanser hastaları kendi ızdıraplarından daha çok kanser korkusunun toplumda sebep olduğu diğer sorunlarla mücadele etmek zorunda kalıyorlar. Bu korku kanseri bilmemekten kaynaklıyor. Bu kişiler neredeyse bir toplumun acıma hisleriyle karşılaşıyorlar, bu kişiler acınacak kişiler değiller, bazen de toplum dışında itiliyor.
NİYE KANSER OLDUĞUMUZA DEĞİL, NEDEN KANSER OLMADIĞIMIZA ŞAŞMAK GEREKİR
– Neden kanser oluruz?
Bir kişinin niye kanser olduğuna değil, niye kanser olmadığına şaşmak gerek. Kanser çok doğal bir hastalık. Canlığın temelinde hücreler var ve hücreler sürekli çoğalıyor. Vücudumuzda bir hücre sürekli olarak kendisine benzer hücreler yapıyor. Milyonlarca kez yapılan bu kopyalamalar sırasında doğal hatalar yapıyor. Bu hata hiçbir neden olmasa bile olabiliyor. Kanserojenler dediğimiz bazı faktörler de hata oranını artırıyor. Buna mutasyon diyoruz.
Bu hata nereye denk geliyor? İnsan DNA’sının bir bölümü anlamlı proteinler kodluyor, yüzde 98 kadarı herhangi protein kodlamıyor. Mutasyon bu sessiz alana geldiğinde bunun farkına varamıyoruz, ama bu mutasyon çok önemli yere geldiğinde, örneğin insülünü kodlayan gende meydana geldiğinde, insülün yapısını bozuyor o zaman şeker hastalığı ortaya çıkıyor. Hücrelerin çoğalmasını denetleyen bir gene geldiğinde ise kanser riski artmış oluyor. Bazen de kanser üreten gene denk gelmiş oluyor.
Bir göktaşı düşünün. Sahra çölünde insanların oturmadığı bir yere düşse kimse bunu anlamaz, ama aynı göktaşı Taksim’e düşerse çok ciddi bir olay olur. Hastalıkların yaşamasında çok ciddi rastlantı kavramı meydana geliyor. Kanser aslında çok anlaşılabilir bir süreç. Hekimlerin, birçok bilim adamının bunu bildiği halde hala ‘kanser nedeni bilinmeyen bir hastalıktır’ diye açıklamalarına ben şaşırıyorum. Kanser çok doğal, aslında sağlık bir mucize. Sağlıklı her gün kutlanmaya değer.
-Rastlantının dışında kanseri tetikleyen faktörler nelerdir?
– Radyasyon
— Bazı kimyasal maddeler
— Bazı infeksiyonlar
— Çevresel kirlenme, hava kirliliği
– Hareketsiz yaşam ve neden olduğu şişmanlık kanser riskini artırıyor ve
– Sigara
NEREDEYSE SOFRAYA OTURMAKTAN KORKACAĞIZ
-Peki gıdalar?
Bireylerin kanser nedenlerini akademik düzeyde çok ayrıntılı olarak öğrenmelerinin bir yararı olmadığını düşünüyorum. Çünkü bu bilgileri uzman olmayanların algılaması çok zor olabiliyor ve böylece bu bilgiler kanser korkusunu körüklüyor Ayrıca beslenme ili ilgili konularda toplum fazla ve birbiriyle tutarsız bilgilere maruz kalıyor. Bitkisel gıdalar ve daha çok beyaz etten oluşan, şişmanlatmayan bir diyet sağlıklı yaşamak içim kabaca yeterlidir.
‘Bu madde bu kanseri önler ama şu kanseri de artırır’ gibi önermelere uymak imkansız. Ayrıca böyle bilgilerden dolayı beslenmek, Cem Yılmaz’ın havuz problemleriyle ilgili yaptığı bir espiriye dönmüş durumda. Neredeyse sofraya oturmaktan korkacağız. Gıdaların içerisindeki koruyucunun kanserojen doza ulaşıp ulaşmadığını kontrol etmek vatandaşın görevi değildir. Devletin bununla ilgili kurumları var.
ÇAĞIMIZIN EN BÜYÜK HASTALIĞI KANSER DEĞİL ŞİŞMANLIK
-Çağımızın en büyük hastalığı kanser mi?
Çağımızın en büyük hastalığı hareketsizlik ve şişmanlık. Beraberinde birçok hastalığı getiriyor. Şu anda etkilediği birey sayısını göz önüne aldığımızda kanserden bile önemli.
Diğer bir sorun sigara. Birçok kanserojenin kanser riskini artırdığını söylüyoruz. Ancak tütün dumanı içindeki binlerce kimyasal maddenin kansere doğrudan neden olduğunu bugün çok ayrıntılı biçimde biliyoruz.